16 Kasım 2015 Pazartesi

Gömülen anılar


Me, Earl and Dying Girl izlemenin verdiği depreşme, mesai sonrası oluşan koyverme hissiyatı ile birleşince tutkalla sağlamlaştırılmış duvarlarımın hafiften sarsılmasına neden oldu. Geçicilik artık gözüme  Clint Mantsell'in film müzikleri kadar korkutucu gelmiyor. Ancak bazen o hatırlatıcı "trigger" lar tutkalın sıcaktan erimesine neden oluyor. Bu rahatsız edici olup olmaması umrumda değil. Bazen tat almasını bilmek gerek, altı yanmış bir kekten de. Suyun akışı başlı başına bir ilaç zaten benim için. Kabullendim. Sanırım bu beni Atlantik açıklarına sürükleyen şey. Orada derin mavinin siyaha çalınışını tabii ki 52 Hertz kadar iyi bilemem. Dostum. Bir başkası için ağıt yakmayı artık bencillik olarak görüyorum. Sular ne zaman kesilecek? Ne zaman toprağın çatlaklarına karışacak o nefes? 
Yaptığımız tüm uğraşlar Teklik'ten uzaklaşmaktan başka bir şey değil. Bunun hikayesi binlerce kez anlatıldı. Göremiyoruz. Unutma laneti kalkmıyor üzerimizden. İşte bu yüzden sanırım 5 bir yanımız hatırlatıcılarla donatılmış. Ama biz mağaradaki o insanlar hala ateşin dansını izlemekten bıkıp etrafımızdaki metal şıngırtılarının acaba kaynağının ne olabileceğine dair kafa yormuyoruz.