Tablonun üzerine tıklarsanız yüksek çözünürlükle inceleme fırsatı bulabilirsiniz. Ayrıntıları görme açısından tavsiye edilir.
Fransız ressam Jacques-Louis David tarafından 1787'de yapılan bir yağlı boya resmi olan bu tuvali okumaya başlamadan önce şunu belirtmek gerekiyor: Hakkında hiçbir şey bilinmeden esere bakıldığında bile göze çarpan bazı nitelikler var gibi, ne dersiniz? Sizler neler görüyorsunuz? Sizden isteğim bu çalışmayı iyice inceledikten sonra bu yazıyı okumanız. İnanın, değecektir.
Hadi başlayalım. İlk olarak göze çarpanlar: 1- Sahnenin netliği. |
2- Ortadaki adamın jestlerinin(el işaretinin) keskinliği, sertliği
|
3- Kadeh ve ona uzanan el arasındaki etkileşim
4- Sahne ışıklarının ışıkları ve gölgelerin yönü.
5- Yumuşak dokulu sarkan elbiseler, kumaşlar.
6- Mat renkli duvar taşları.
Başlıktan da anlaşıldığı üzere bu sahne, Sokrates'in Ölümü'nü betimlemektedir. Platon'un Euthyphro, Apology(Sokrates'in Savunması) ve Crito adlı üçlemelerden sonra yazdığı, ruh ve öteki hayat konularının işlendiği Phaedo adlı eserde Sokrates'in son sözleri anlatılmaktadır. Sokrates, Atina mahkemesince, şehir halkının inandığı tanrılara inanmamak ve gençlerin ahlakını bozarak onları yozlaştırmak suçlarından dolayı baldıran zehri içirilerek idam cezasına çarptırılmıştır (Apology adlı eser çoğunlukla bu mahkemedeki savunmayı anlatır). İdam cezasından önce ise bir aylık bir mahkumiyet geçirecek olan Sokrates için bu zaman dilimi öğrencileriyle beraber olmak için çok önemlidir. Platon'un Crito adlı eserde Sokrates'in idam yerine sürgünü seçip yaşayabilme imkanının olduğunu ancak Sokrates'in bunun yerine ona nihai dersini verme fırsatını sağlayacak olan ölümü seçtiği anlatılır. Çünkü bir filozof için ölüm, korkulması gereken bir olgu değil, aksine kucak açarak yüceltilmesi gereken olgudur. Ressam Louis David, resmetmek için Sokrates'in tam zehiri içmek için elini uzattığı anı seçmiştir ve Sokrates'e baktığımızda da elini uzattığı şey ölümü değilmişcesine ve sanki ruhun ölümsüzlüğünü bildirircesine sol eliyle göğü göstererek ulaşmak istediği öteki dünyayı işaret ediyor ve etrafındaki öğrencilerinin üzüntüsünü paylaşmıyor gibi.
Ressam David'in Sokrates'i betimleyişine bakıldığında, David onu yüceltiyor. Çünkü Sokrates ölüme mahkum edildiğinde yetmişli yaşlardaydı ancak tuvalde oldukça iri ve kaslı bir vücut ile resmedilmiş. Sol üst köşeden gelen gelen yatık ışık Sokrates'in üzerine düşerek, resimdeki en parlak figürü oluşturuyor. Bunun yanında tuvaldeki renklere odaklanıldığında ise, orta figürler olan beyazlar içindeki Sokrates ve kırmızılı idam görevlisi(Günahın rengi) dışındaki diğer sağ ve sol kenardaki figürlerin renkleri soluk.
Sokrates'in bu ikonik haline yoğunlaştığımızda, ressam için Sokrates, tutkuya karşı Stoacı bir dirence sahip bir üstad ve soyut bir ideale olan bağlılığını ölümle karşılaştığında bile sürdüren bir kahraman halde gözüküyor. İşte bu mesaj oldukça önemli. Bu resme neredeyse 300 yıl öteden bakınca anlaşılamayan bir mesaj... Bunu kavramak için o zamanların toplumsal hareketliliklerini düşünmek gerekli. Ressam David, Sokrates yoluyla halkına Fransız İhtilali öncesinde sesleniyor gibi. Monarşi'nin düşüşe geçtiği, Reformcuların tıpkı Antik Yunan'daki gibi bir demokrasi için sızlanmaya başladığı eşik zamanları hayal edin.
Öte yandan, bu tuval aynı zamanda ressam David'in şöhretini kazandığı iki resimden bir tanesidir. Bir diğeri ise, "Horatii'nin Yemini (Oath of Horatii)" adlı kanvastır. Sözü geçen ikinci eser Neoklasizmin en iyi örnekleri olarak kabul edilmektedir.
Yakından baktığımızda görüyoruz ki, David bu iki eserde de, Antik Yunan heykellerinin sadeliğinden ve Romalıların anatomiye ve kas sistemine olan hayranlığını gösterdiği iki boyutlu tarihi oymalarından ilham alıyor (Bu stil, Kraliyet ailesinin hazcı yaşam tarzını temseil eden Rococo akımının tam tersi olarak görülür).
Rococo akımına örnek bir eser
"Horatii'nin Yemini" ve "Sokrates'in Ölümü" eserlerine baktığımızda göze çarpan bir diğer ortak özellik, kendilerini bir ideale, prensibe adamış olanlar oldukça köşeli bir geometrik hat ile tasvir edilmiş iken tutkuya esir olanlar(duygularına kendini kaptırmış olanlar) zayıf ve kavisli hatlarla gösterilmiştir.
3 asker ve Sokrates oldukça hacimli bir görünüme sahipler.
Her iki resimde de yas ve hüzne kendisini kaptıranlar benzer tasvire sahipler..
Ayrıca her iki çizimde de dikkati figürlere çekmek için arkaplan mat bir şekilde gösterilmiş.
İşte sonunda, benim için en vurucu ve önemli kısma geldik. Neden "Sokrates'in Ölümü" benim için bu kadar özel bir yere sahip? Ve bu bahsi geçen figür-arkaplan uyumunun özelliği nedir?
Dikkat ederseniz, ressam ilgiyi çekmek ve sahnedeki epik ruhu ortaya çıkarmak için mat bir arkaplan kullanmıştı. Bunun özel bir sebebi var: Resme tekrar bakacak olursak, sahnedeki karakterler boylu boyuna serilmiş vaziyetteler ve bu, bizim için bir ipucu aslında. Öyle ki, sahnedeki olaylar bir uçtan bir uca okunabiliyor. "Sokrates'in Ölümü"nü ilk olarak sağdan sola bakarak okuyalım:
1-İlk olarak acı ve ızdırap içinde kıvranan, kendilerinden geçen Sokrates'in takipçileri sahneyi açıyorlar.
2- Sokrates'e en yakın konumda bulunan karaktere bakalım şimdi de. Sokrates'in diğer öğrencileri gibi acı ve ızdıraba kendisini kaptırmamış sadece hüznünü yaşıyor ama dikkatini ustasının sözlerine vermiş vaziyette.
3- Zehir kabına uzanan el.
Zehir ile el arasındaki mesafe hikayenin en önemli konumu niteliğinde ve zehir kabı tablonun merkezinde bulunuyor.
4- Bakışlarını çevirerek kabı uzatan adam (kızıl renkli elbiseyle)
5- Son olarak, ve en önemlisi, etrafındakilerle ilişki içinde bulunmayan ve yatağın son kısmına oturmuş bir adam.
Ressam David asla çalışmasındaki kişilerin kimler olduğunu söylemedi. Ancak yaşanan olayları yazanlar tarafından aktarılıyor ki arkadaki kaygıyla uzaklaşan kişi Sokrates'in eşi Xanthippe ve bacağını kavrayan kişi de Sokrates'in en yaşlı ve ona en bağlı öğrencisi Crito.
Sokrates'e en yakın olan bu kişinin üzerine oturtuğu taşın altında ressamın ismini kazıdığını görüyoruz. Bu bir anlamda, Crito ile kendisi arasında sembolik bir yakınlığın olduğunu işaret ediyor gibi. Sanki Sokrates'in öğretilerine tıpkı Crito gibi sadık.
Gerçekte yaşananlara baktığımızda, ressam David'in olaylardaki ayrıntılarda değişiklikler yaptığını görüyoruz. Sokrates'in yüzünü ve fiziğini değiştirmenin yanında, olay esnasındaki kişi sayısını da azaltmış. Normalde 15 kişi iken 12 kişi görülüyor. Tıpkı Da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği (Last Supper)" adlı çalışmasındaki gibi.
Ancak en çok dikkat çeken değişiklik, yatağın ucundaki adam. Sizce bu kim?
Atinalı Platon'un ta kendisi.
Sokrates'in öğretilerini 30 felsefi diyalog şeklinde bizlere taşıyarak popüler hale getiren kimse. Platon olmasaydı, Sokrates olmayacaktı. Bu iki karakter tarihi olarak neredeyse birbirlerine karışmış vaziyetteler. Hiç kimse Sokrates'in öğretilerinin bittiği ve devamında Platon'un öğretilerinin başladığı çizgiyi rahatlıkla ifade edemez.
Platon, Sokrates'in ölümünde yok değildi, ancak oldukça genç bir adamdı. Ancak ressam David, onu oldukça yaşlı ve içe dönük betimlemiş. Daha önce eseri sağdan sola okunabildiği gibi, soldan sağa da okuyabileceğimizden bahsetmiştim. Tüm bu incelemenin en güzel kısmı da sanırım burası. Soldan sağa okumayı dikkatli baktığımızda fark ediyoruz ki aslında sanki tüm bu trajik olaylar aslında Platon'un zihninden dışarı yansıyanlar.
David, yaşananları Platon'un zihninde bir hatıra gibi yeniden kurguluyor ve ressam Rafael'in "Atina Okulu (School of Athens)"da betimlediği Platon'un jesti gibi, Sokrates'e aynı izi taşıtıyor.
Ve açıkça görüyoruz ki, Platon bu donuk, yanal hatırası ile mat arka plandan ayrılarak bize zamansal ve mekansal bir gerçekliği sunuyor.
Burada şu akla geliyor, Platon karakterindeki gibi, özünde bir insan olarak bizler, o kaçtığımız 'şimdi'nin dayanılmaz ihtiyaçlarına hizmet etmek ve 'var olan'ın acısını dindirmek için hazırladığımız, iki boyutlu, yumuşak köşeli ve mükemmel bir ışıkla yeniden sahnelediğimiz anılarımıza sık sık sarılıyor gibiyiz, peki ya sizce?
. . .
Gerçekliğe geri dönecek olursak, ressam David'in bu resmindeki ustaca düzenlenmiş ve bizlere bir ders veren gerçekliği zamanla tam da özünde bahsettiği bu o özel farkındalık (fikir ve değerlerine saygı yerine mahkemece Sokrates'in idamına karar verilmesi) tarafından ihanete uğruyor. Eserin tamamlanmasından birkaç yıl sonra Fransız İhtilali'nin insanca fikir ve değerleri, ihtilali takip eden yıllarda ortaya çıkan durdurması çok zor olan terör ve şiddetle ihanete uğruyor[1][2].
Belki de bu yüzden, olacakları ön görürcesine, David ismini ikinci kez Platon'un altındaki yere de yerleştirmiş.
Bu eserdeki gibi neoklasizm, kimilerince patavatsız ve haşin gözükebilir ama bunlar tarih boyunca gerçekleşmiş ve gerçekleşmekte olan şeyler. Son olarak, bu eserdeki kişisel, tarihi, politik ve estetik elementlerin birbirleriyle olan etkileşimi, oldukça etkili, kurnazca ve hoşça işlenmiş olduğu aşikar. Tam bir deha eseri!
Son olarak hala "Sokrates'in Savunması"nı okumayan varsa buraya tık.
Ben bu yazıyı çok sevdim diyorsanız, sizi bir de buraya alalım:
Not: Yazıdaki görseller ve metin çoğunlukla Nerdwriter1 adlı vblogger'ın "Understanding Art: Death of Socrates" adlı videosundan oluşturulmuştur.
|
Eserin platonun zihninden dışarı yansıyanlar olarak yorumlanması çok hoşuma gitti.Ayrıca platonun üzerinden insanların var olan acılarını dindirme şekline bir genelleme yapılması düşüncesine çok gönülden katıldım. Ne diyeyim zevkle okudum, bakış açımda farklılıklar oluşturduğuna eminim. Daha nicelerini bekliyoruz efenim :)
YanıtlaSilPlaton'un anılarına dair "bakış açısı"nı uzamsal olarak sembolize etme fikri benim için de harika bir epifani anıydı. :) Değerli yprumun için teşekkür ederim.
SilBu tablo hakkında hiç araştırma yapmadan ilk bakışta kompozisyonun, soldan sırtı donuk oturuan(Platon) un anlatıcı olduğunu düşünerek, onun zihninin bir yansıması olduğunu varsayarak algıladım. ve sizin de bu yönde tasvır etmiş olmanız varsayımımı güçlendirdi. Teşekkürler güzel bir yazı
YanıtlaSilBenzer bir okumayı ilk bakışta görebilmek oldukça iyi bir gözlem becerisi gerektiriyor bence. Yazıyı beğendiğiniz ve yorumunuz için de teşekkürler.
SilEmre bey sizi yürekten kutluyorum. Resim okumanın önemi hakkında bende bir bilinç sıçraması yarattınız.
YanıtlaSil"Herkes bir sanat yaratımından kafasında taşıdığı bilgi kadar haz alır." sözü bir kez daha doğrulanmış oldu. Sizi takip edeceğim.
Ahmet Bey, değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Dipnotta belirttiğim üzere açıkçası resmin özgün okuması bana ait değil. Ben eklemelerle zenginleştirmeye çalıştım. Diğer yazılar için de yorumlarınızı beklerim. Sevgiler.
Sil