Önce, "Kalp ne değildir?"
Kalp, yüreğini yerinden çıkaranı gördüğünde hissettiğin o eşsiz heyecan değildi, Mona Rosa! Kalp, ne masumun yüzyıllardır katledilişi karşısında döktüğün o gözyaşlarındı ne de zalimin insanın kanını donduran yöntemlerini ilk kez duyduğunda hissettiğin dehşetti, ey İnsan. Kalp, gece herkes uyurken sessizce dişlerini sıkarak içinde beslediğin kin değildi, ey İblis! Kalp, canın en çok acıdığında bile yüzünde taşıyabildiğin o kahkaha da değildi. Ve Kierkegaard! Kalp, kendini uçuruma atmak ve Tanrı'nın seni kurtaracağına inanmak da değildi. Konu, senin duygularınla ilgili değildi...Peki neydi bu Kalp?
Kalp, aslında, hakikatin ilkelerine tanıklık ettikçe inanan saf akıldı. O ki noktanın içinden bir öz sızdırmak için boğulmayı göze almaktı. Ne sürüyü takip eden koyun ne de sürüye küsüp ayrılandı. Zihin tezgahında ilmikler dokuyup biçim biçim elbiseler diken iradeydi. Algoritmaya mesai harcamak ve ona saygı duymaktı. Ama biz, onu hep başka yerde aradık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder